3 Şubat 2009 Salı

“Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”Hakkında Üyelerimize Ve Meslektaşlarımıza Duyuru

 Sayın üyelerimiz ve meslektaşlarımız; Mesleki Dernekler; bireylerin ve toplumların kendi mesleki geleceklerinin düzenlenmesine katılma çalışmasının araçlarındandır. Bu yüzden gerekli ve önemlidir. Geleceğin şekillendirilmesinde eğer bizler üzerimize düşenleri yapmazsak, mesleki geleceğimizi mutlaka başka birileri tarafından şekillendirecektir. Dernekler her siyasi görüşün üstündedir. Bu yüzden mesleki dernekler, öncelik olarak temsil ettikleri meslek mensuplarının çıkarlarını korumayı görev edinmişlerdir.
          Sizleri ve kamuoyunu kısaca “tam gün çalışma” olarak bilinen kanun tasarısı hakkında derneğimizin yaptığı çalışmalar hakkında tekrar bilgilendirmek, mesleki geleceğimiz şekillendirilirken düşüncelerimizi ve isteklerimizi net olarak bir kez daha ortaya koymak amacındayız. Sonuç almak için yapılması gerekli organizasyonlarda da ilgi ve desteğinizi yanımızda görmeyi istiyoruz.
          Öncelikle bu kanun tasarısı bizleri “nasıl etkiliyor?” sorusuna cevap arayalım. 
          Kanun tasarısı 19 maddeden oluşmaktadır. Genel başlıklarıyla tasarı şu şekildedir;
           Hekim dışında çalışanlara maaş artışı yapılmayacak, kamuda çalışan hekimler serbest çalışamayacak, Nöbet hizmeti ve mesai saatleri dışında gelir getirici çalışmalardan doğan ek ödeme getirilecek, Öğretim üyelerinin özel muayenesi kalkmış olacak, Öğretim üyeleri devlet hastanelerinde çalışabilecek, hekimlere mesleki sigorta zorunluluğu getirilecek, Bakanlık ve Üniversite Hastaneleri ortak kullanılabilecek, İyonizan Radyasyon ile çalışan personelin çalışma saatleri uzatılacak.
          Tasarıya dikkatlice bakıldığında hekimlerden başka özlük haklarında, maaşlarında ve çalışma koşullarında iyileştirme yapılan yok. Tasarının defalarca değişmiş olduğu görülmektedir.
          Şöyle ki; Mesleki  birlik olarak hareket eden hekimler ortak bir platform kurarak tasarıda düzeltilmesini istedikleri değişiklikleri demokratik bir şekilde çeşitli ortamlara taşımışlardır. Bunun semeresini komisyonda kabul edilen tasarıda yapılan son değişikliklerle (özlük hakları ve ücretlerinde yapılan artışla) almışlardır. Pratisyen hekimin bordroda görülen maaşı 1.450 TL yerine 2 bin TL, uzman hekim 1.625 TL yerine 2633 TL olarak düzenlenmiştir. Böylece yapılan düzenlemeler emekli maaşlarına da yansıyacaktır. Yasa taslağından anladığımız kadarıyla döner sermaye tavan oranları da (performans ödemeleri) artırılarak ayrıca ek imkanlar sağlandığı da görülüyor. 
          Nöbet hizmeti ve mesai saatleri dışında gelir getirici çalışmalardan doğan ek ödeme getirilecek ve bu ödemeler döner sermayeye işletmesi tarafından ödenecektir. Fazla çalışma ile sağlık çalışanlarının gelirlerinde bir miktar artış görülmektedir. Fakat bu uygulama birçok belirsizliği de birlikte getirmektedir. Döner sermaye gelirlerinden sağlık çalışanlarına aktarılan pay, çalışanların biraz olsun gelirlerini artırmakla birlikte; özlük haklarının yükseltilmesi için kalıcı bir çözüm değildir. Emeklilik dönemine yansımamaktadır ve süreklilik göstermemektedir.
          Döner Sermaye payları Sosyal güvenlik kuruluşlarından gelen paralar ile dağıtılmaktadır, bu kuruluşlardan sürekli para gelmesi söz konusu olmayabilir. Bütün kamu hastaneleri son düzenlemelerle birlikte borç batağına doğru sürüklenirken, döner sermaye tazminatlarının bundan sonra ne kadar sure ile ödenebilecekleri bile belli değildir. Bugün özellikle üniversite hastanelerinde zamanında ödenemeyen döner sermaye tazminatları ortadayken; tam süre çalışmakla ilgili geliri döner sermaye tazminatlarına dayandırmak gerçekçi değildir. Sağlık çalışanlarının maaşlarında artışa gidilmeksizin yapılacak iyileştirmeler, gerçek bir iyileştirme olmaktan uzaktır.
          Özlük haklarında ve maaşlardaki kısmen iyileştirmenin hekimle sınırlı tutulması hekimlerin dışındaki sağlık çalışanlarını yok sayan bir çalışma ise; bu bizleri çok rencide etmektedir. Sağlık Hizmet sisteminin bir parçası olan doktorlara bu haklar verilirken; Sağlık hizmet sunumunu yerine getiren hemşire,  sağlık teknikeri,  sağlık memuru, fizyoterapist, Acil Tıp Teknikerine, sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışan diğer tüm personele de bu hakların göreceli olarak yansıtılmasının bir gereklilik olduğu kanısındayız.
           Tasarı bu şekilde yasalaştığı takdirde, tüm sağlık çalışanlarının moral ve motivasyonunun düşeceği açıkça ortadadır. Aynı yerde çalışanlar arasında özlük hakları ve ücret farkını bu denli açarsanız ikilem yaşanır, var olan sorunlara, tükenmişlik sendromuna ve iş doyumsuzluğuna yenilerini ekleyerek çatışmalar yaşanacağı, çalışanın verimini düşüreceği düşüncesindeyiz.
           Temsil ettiğimiz SAĞLIK TEKNİSYEN VE TEKNİKERLERİ için tasarıda bahsedilen çalışma saatlerinin artırılmaması, özlük hakları ve ek ödeme oranlarının iyileştirilmesi için bazı önerilerimiz var;
MADDE 5- 2547 sayılı Kanunun 58 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
          c) Tıp ve diş hekimliği fakülteleri ile sağlık uygulama ve araştırma merkezlerinin hesabında toplanan döner sermaye gelirleri bakiyesinden, bu yerlerde; 
          2) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi personel (döner sermaye işletme müdürlüğü ve döner sermaye saymanlık personeli dâhil) ile aynı Kanunun 4 üncü maddesinin (B) bendine göre sözleşmeli olarak çalışan personele ek ödeme matrahının; hastaneler başmüdürü ve eczacılar için yüzde 250’sini, başhemşireler için yüzde 200’ünü, diğerleri için yüzde 150’sini; işin ve hizmetin özelliği dikkate alınarak yoğun bakım, doğumhane, yeni doğan, süt çocuğu, yanık, diyaliz, ameliyathane, enfeksiyon, özel bakım gerektiren ruh sağlığı, organ ve doku nakli, acil servis ve benzeri sağlık hizmetlerinde çalışan personel için yüzde 200’ünü, geçmeyecek şekilde aylık ek ödeme yapılır. Sözleşmeli personele yapılacak ek ödeme matrahı, sözleşmeli personelin çalıştığı birim ve bulunduğu pozisyon unvanı itibarıyla aynı veya benzer unvanlı memur kadrosunda çalışan, hizmet yılı ve öğrenim durumu aynı olan emsali personel dikkate alınarak belirlenir. Emsali bulunmayan sözleşmeli personelin ek ödeme matrahı ise brüt sözleşme ücretlerinin yüzde 25’ini geçemez. 
Nöbet hizmetleri hariç olmak üzere mesai saatleri dışında gelir getirici çalışmalarından doğan katkılarına karşılık olarak (1) numaralı bentte belirtilen personel için yüzde 50’sini, (2) numaralı bentte belirtilen personel için yüzde 20’sini geçmeyecek şekilde ayrıca aylık ek ödeme yapılır.
          Yükseköğretim kurumlarının tıp ve diş hekimliği fakülteleri ile sağlık uygulama ve araştırma merkezlerinde ihtiyaç duyulması hâlinde ilgilinin isteği ve kurumlarının muvafakatiyle diğer kamu kurum ve kuruluşlarında görevli sağlık personeli haftanın belirli gün veya saatlerinde veyahut belirli vakalar ve işler için görevlendirilebilir. Belirli bir vaka ve iş için görevlendirilenlere, kadrosunun bulunduğu kurumdaki döner sermaye işletmesinden yapılan ödemenin yanı sıra, katkı sağladıkları vaka ve iş dolayısıyla görevlendirildiği sağlık kuruluşundaki döner sermaye işletmesinden, bu maddede belirtilen esaslar çerçevesinde ve toplamda tavan oranları geçmemek üzere döner sermayeden ek ödeme yapılır.

          İTİRAZLARIMIZ
          Sağlık bakanlığımız bu tasarıyı TBMM’ne sunarken;  neden tam gün kanunu?  Soru başlığıyla “önce insan”  felsefesine dikkat çekmiştir. “Hakkaniyet,kalite,verimlilik,iş yükünün adaletli ve dengeli olmasının gerekliliği” vurgulanarak,”vatandaş ve sağlık çalışanlarının memnuniyetini arttırmak için” bu kanunun yapıldığını belirtmiştir.
           “işin ve hizmetin özelliği dikkate alınarak yoğun bakım, doğumhane, yeni doğan, süt çocuğu, yanık, diyaliz, ameliyathane, enfeksiyon, özel bakım gerektiren ruh sağlığı, organ ve doku nakli, acil servis ve benzeri sağlık hizmetlerinde çalışan personel için yüzde 200’ünü, geçmeyecek şekilde aylık ek ödeme yapılır.”  denilmektedir. Ama sayılan tüm birimlerin hepsine birden hizmet veren  röntgen, laboratuar ve Kan merkezi personeliyle  aynı risklerin üzerine birde AIDS, Kırım Kongo vb. gibi pek çok riskin içerisinde çalışan, iyonizan radyasyona maruz kalan bu personelinin kapsam dışı kalmasını  anlayamamaktayız. Kan merkezi, Laboratuar, Radyoterapi, Nükleer Tıp ve Radyoloji bölümlerinde, işin ve hizmetin özelliği kapsamında değerlendirilerek ek ödeme yapılmasını talep etmekteyiz.
Hekimin ve sağlık çalışanının kazancının mesai saatleri dışında üreteceği sağlık hizmetine endekslenmesi, uygulamada haftalık yasal çalışma süresinin aşılması sonucunu doğuracaktır.
          Nöbet hizmeti hariç ibaresi ile haftalık çalışma saati+130 saat nöbet uygulaması dışında çalışılırsa anlamı ortaya çıkıyor. Yani hekim poliklinik yaparken yaptığı işin %50sini, hekim dışı personel 130 saat nöbet hizmetinde sayıldığı için belirtilen %20lik ek ödeme alamayacak.
           Yasa ile mesai saatinin üzerinde bir çalışma anlayışının getirilmesi, karşımızda duran yasanın aslında bir “Overtime (Fazla çalışma)” çalışma biçimini getirdiğini de göstermektedir.
MADDE 9- 19/4/1937 tarihli ve 3153 sayılı Radyoloji, Radiyom ve Elektrikle Tedavi ve Diğer Fizyoterapi Müesseseleri Hakkında Kanuna aşağıdaki madde eklenmiştir.
           “Ek Madde 1- İyonlaştırıcı radyasyonla teşhis, tedavi veya araştırmanın yapıldığı yerler ile bu iş veya işlemlerde çalışan personelin haftalık çalışma süresi 35 saattir. Bu süre içerisinde, Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikte belirtilen radyasyon dozu limitleri de ayrıca dikkate alınır. Doz limitlerinin aşılmaması için alınması gereken tedbirler ile aşıldığı takdirde izinle geçirilecek süreler ve alınacak diğer tedbirler Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.”

İTİRAZLARIMIZ
          Tam Gün Yasa Tasarısı'yla İyonlaştırıcı radyasyonla teşhis, tedavi veya araştırmanın yapıldığı yerler ile bu iş veya işlemlerde çalışan personel için haftalık çalışma süresinin yapılan işin özelliği dikkate alınmadan radyoloji çalışanlarının haftalık 25 saatten 35 saate çıkarılması uygun değildir.
           Günlük çalışma süresini 5 saatten 7 saate uzatan yeni düzenleme, maaş sorunundan da öncelikli olarak bir sağlık sorunu yaratacaktır. Tasarının yasalaşması ile uygulamaya geçilmesi Radyoloji çalışanlarının almakta olduğu radyasyon miktarını uzayan çalışma saatleri ile artıracağı açıkça ortadadır. Radyoloji çalışanları tehlike altındadır. Çalışanlarının sağlık kontrolleri düzenli yapılmamaktadır.  Radyoloji cihazlarının yüzde 44’ü Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) tarafından onaylanmamış halde ve hala pek çok devlet hastanesinde ruhsatsız, denetimsiz radyoloji merkezleri vardır. Radyoloji çalışanlarının aldığı radyasyon oranının tespiti için kullanılan dozimetrelerin ölçümleri düzenli olarak yapılamamaktadır. Ülkemizde yaklaşık 6 bin kişiye bir radyoloji teknisyeni düşmektedir.  Polikliniklerde makine başına 80-100 hastaya ortalama 250 şutlama yapılmaktadır. Radyoloji acil bölümlerinde hasta ortalaması yine bir makineye düşen sayı 200-250, ortalama olarak 650 şutlama yapılmaktadır. Hal böyleyken hiç bir ek düzenleme yapılmadan sadece çalışma saatlerinin artırılmasının çalışanların sağlığında telafi edilemez sorunlar yaratabileceğini önemle vurgulamak isteriz. Radyasyonun en küçük dozunun bile sağlık sorunlarına yol açtığı gerçeğinin günlük yaşamımızda etkili olduğu bir dönemde artık GSM baz istasyonları toplumsal bir sağlık sorunu olmakta, mahkeme kararları ile toplumsal kullanım alanlarından kaldırılmaktadır. Sağlık sorunlarına neden olduğu şüphesi her araştırma sonucu daha bir netlik kazanan cep telefonlarının ve evlerimizde kullanmakta olduğumuz mikro dalga gibi diğer farklı radyasyon kaynaklı cihazların kullanımı dahi, kontrollü ve en az düzeye indirilmeye çalışılmaktadır.                     
           Tıbbi uygulamalarda kullanılan iyonizan radyasyonla çalışanların meslekleri hem ulusal hem de uluslar arası düzenlemeler de diğer meslek dallarına göre farklı ve özel çalışma kuralları ile düzenlenmiştir. Hasta sayısı, hasta ve yakınlarının, sağlık personelin korunması ile ilgili çok kesin kısıtlamalar konmuştur. Riskli, ağır ve tehlikeli meslekler olarak sınıflandırılmıştır. Farklı çalışma şartları belirlenmiştir.
          Hal böyleyken radyasyonun radyoloji çalışanlarına vereceği zararlara engel olabilmek için, yeni tasarıda yer alan şekliyle çalışma süresini artırarak, alınacak radyasyon miktarı ölçen dozimetre takibini  yapmak ve böylece düşük doz ile sağlık üzerindeki etkilerinin ve risklerin engellenebileceğini  değerlendirmek  son derece hatalıdır.Türkiye Atom Enerji Kurumu’nun  (TAEK) yayınlarında da açıkça radyasyondan korunmanın 3 temel koşulunun (zırhlama, zaman ve mesafe ) olduğu açıkça sürekli olarak vurgulanmaktadır.  Fırat Üniversitesi Tıp Fakülte’sinin iyonizan radyasyona maruz kalan radyoloji çalışanlarını inceleyerek yayınladığı raporda uzun süreli düşük doz iyonizan radyasyonun bu kişilerin kan değerlerine etkilerinin incelenmesi sonucu;  bağışıklık düzeyi bakımından bazı bozukluklara neden olduğu, biyolojik değişikliklerin başlaması için alınan radyasyonun herhangi bir eşik değerinin olmadığı belirtilmektedir. Bu nedenle radyoloji çalışanlarının radyasyondan ne kadar korunsalar bile küçük radyasyon dozlarının dahi önemli riskler taşıdığı vurgulanmıştır. Bu konuda yapılan pek çok bilimsel araştırma radyasyondan yeterli korunmanın sadece doz sınırlarına bağlı olmadığını, zaman faktörünün de diğer korunma unsuru olduğunu ortaya koymuştur. Yasalaşmayı bekleyen yeni tasarıda zaman etkisinin de korunma için çok önemli bir faktör olduğu dikkate alınmamıştır. Çalışma saatleri arttırılarak çalışanların sağlıklarının korunmasında çok önemli bir korunma unsuru ortadan kaldırılmaktadır. Bu tasarının yasalaşması ile iyonizan radyasyon kaynakları ile çalışan sağlık personelinin çalışma saatlerinin haftalık 35 saate çıkarılması, sağlıklarının korunmasında çok önemli bir korunma faktörünü ortadan kaldıracak, riskleri artıracaktır. Bu durumun;  asli bir görev olan “çalışanlarının yaşamlarını, maddi ve manevi varlığını koruma” (Ana yasanın 17. mad.) ilkesi ile çeliştiği çok açıktır.
           Meslek grubumuzda radyasyonun erken ve geç etkileri nedeniyle her yıl onlarca meslektaşımızın kanser dahil pek çok hastalığa yakalandığı, fiziki koşulları uygunsuz, lisansı olmayan ünitelerde, hastanelerde çalıştırıldığı, yeterli radyasyon denetiminin ve kontrolünün yapılamadığı ortamlarda görev yapan binlerce radyoloji çalışanı, sağlık teknisyeni ve teknikerinin varlığı resmi makamlarca bile kabul edilmektedir.  TAEK’in kurumsal olarak radyasyondan korunmayı önlemek, bu alanları düzenlemek ve denetlemekteki yetersizliği yargı kararları ile sabit görülmüştür. Lisans, izin ve denetim bakımından etkin ve örgütlü bir işlev yerine getiremediği belirtilmektedir.Ülkemizin koşullarında kanser olgularının artmasına sebebiyet verecek bilgi ve araştırmaların hepsini yok sayarak sadece radyoloji çalışanlarının çalışma saatlerini uzatan, çalışanların sağlığını tehlikeye atan  sağlık ve yaşam haklarını ellerinden alacak olan “Tam Gün Çalışma” yasa tasarısındaki 9. Maddenin kamu yararına olmadığı sebebiyle tamamen  kaldırılmasını öncelikle istiyoruz.

SAĞLIK TEKNİSYEN VE TEKNİKERLERİ DERNEĞİ’NİN (SATED) GÖRÜŞLERİ
          Söz konusu tasarı 26/6/2009 Tarihinde  (Karar No:14  Esas No: (1/715) ) Sağlık Komisyonu'ndan geçmiştir. TBMM’nin açılışıyla ( 01 EKİM 2009 ) yasalaşmak üzere ilerleyen günlerde meclis gündemine alınacaktır.

GELİŞİMİ
          Ülkemizde önemli pek çok sivil toplum kuruluşunun kanun tasarısına bakışı ve değerlendirmeleri; “sağlıkta dönüşüm”  sürecinin önemli adımlarından birinin yasalaşmak üzere olduğudur. Sağlıkta Reform adı altında kamuoyuna sunulan ve ülkemizdeki mevcut sağlıkla ilgili tüm birimlerin büyük bir dönüşüme itildiği, bir alt-üst oluş sürecine sokulduğu belirtilmektedir. Ayrıca “TAM GÜN ÇALIŞMA” adıyla bilinen kanun tasarısının yasalaşmasından sonraki adımının ise; daha önce Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunularak 18 Aralık 2007 günü komisyondan geçen “Kamu Hastane  Birlikleri  Pilot  Uygulaması  Hakkında Kanun Tasarısı”nın kanunlaştırılması gerçeğinin artık iyice açığa çıktığıdır. Tasarının yasalaşması ile Kamu sağlık kuruluşları; yönetiminden işleyişine kadar bir bütün olarak sağlık işletmelerine dönüşeceklerdir. Kurulan Birlik Yönetim Kurullarına; hastanelerde verilen hizmeti bir bütün olarak ya da bölüm bölüm işlettirerek, kiraya vererek, devrederek hatta satarak özelleştirme yetkisini de vermektedir. Tüm değişiklikler tamamlandığında gelinmek istenilen noktanın sağlığın serbest piyasaya terk edilmesi olduğu düşünülmektedir.  Ayrıca bu Birliklerde çalışan tüm personelin sözleşmeli statüde çalıştırılmasının da öngörüldüğü belirtilmektedir.

YAPLMASI GEREKENLER
          Kişi olarak meslektaşlarımız en kısa zamanda mensubu oldukları mesleki derneklerini göreve çağırarak, ilgili tüm  sivil toplum kuruluşlarına bu konuda görüşlerini ve birlikte ne yapacaklarına dair bilgi ve görüş alış verişi yapmalıdır. Tepkilerini ulaşabildikleri her yere yazılı olarak göndermelidirler. Üyemiz olsun olmasın, tüm meslektaşlarımız aşağıda belirtilen dernek adresimize yazılarının bir nüshasını da gönderebilirler. İnanın zaman çok azalmıştır ve her bir sağlık çalışanın tepkisi çok önemlidir. İşte örnek olarak doktorlar, birleştiler, yasa tasarısına tepkilerini ortaya koydular ve komisyondan çıkan tasarının son halinde tüm düzenlemeler istedikleri yönde yapıldı. Maaş artışları yapıldı. Üstelik bordroya yansıtıldığından emekli maaşlarına da yansıyacak şekilde işlem yapıldı. Ayrıca performans oranları arttırıldı. Haftalık çalışma saatleri azaltıldı. Tamam aldıklarında gözümüz yok ama sağlık çalışanı dendiğinde neden sadece doktor akla geliyor. Bizde birlikte olalım. Birileri yapsın bizde faydalanalım demeden etkin olarak demokratik tepkimizi gösterelim. İnanırsak yaparız yaparsak da başarırız. SATED olarak bizler sağlık hizmeti sunanları  bir ekip olarak görmekteyiz. Hemşire, ebe, sağlık memuru, sağlık teknisyeni ve teknikeri, Anestezist ve fizyoterapist’e, Acil Tıp Teknikerine, sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışan diğer tüm personelde de iyileştirmelerin hakkaniyet esas alınarak yapılması gerektiğini düşünmekteyiz.
          Özetle; sağlık hizmetleri içerisindeki hekim dışı diğer sağlık çalışanlarının da kabul edebileceği ve uygulanabilir mali düzenlemenin yapılmasının gerekli olduğunu düşünmekteyiz.
Bu haliyle tasarı yasalaştığında yapılabilecek çok fazla şey kalmayacaktır. Özellikle radyoloji çalışanların en önemli dayanağı olan ve gerektiğinde açılan idari davalarda yasal olarak haklarımızı geri almamızı sağlayan “19/4/1937 tarihli ve 3153 sayılı Radyoloji, Radiyom ve Elektrikle Tedavi ve Diğer Fizyoterapi Müesseseleri Hakkında Kanun”  kısmen yok edilmektedir.
           Basın ve internet ortamlarında  “Tam Gün” yasa tasarısındaki; özlük haklarımız başta olmak üzere bizleri nasıl etkilediğinin değerlendirmesinde yakın yorumlar ve benzer itirazlar yapılmaktadır. Özellikle bu tasarıdan en çok zarar görecek olan radyoloji, radyoterapi ve Nükleer Tıp çalışanlarını temsil eden TMRT-DER, TÜMRAD-DER ve SATED olarak bizlere önemli görevler düşmektedir.
SATED Yönetim Kurulu olarak bizler; bir an önce belirlenecek uygun bir tarihte,  “Tam Gün “ yasa tasarısı hakkında tüm Radyoloji, Radyoterapi ve Nükleer Tıp camiasını temsilen ortak bir metin hazırlanmasının gerekliliğini vurgulamaktayız. Ayrıca bu metni hazırlayan çalışma gurubunun yer alacağı dernek temsilcilerinin oluşturdukları guruba davet edilerek katılan diğer sağlık camiası temsilcileriyle birlikte SAĞLIK PLATFORMU oluşturulmasının, yapılması gerekenlerin de bu platformca yürütülmesinin gerekliliğini önemle vurgulamaktayız.

  HERKESE SAĞLIKLI VE GÜVENLİ BİR GELECEK
İNSANİ YAŞAM VE ÇALIŞMA KOŞULLARI
MUTLAK BİRLEŞİK DEMOKRATİK MÜCADELE…
SAĞLIK TEKNİSYENLERİ DERNEĞİ
YÖNETİM KURULU
Adres: Reyhan Mah. Kısmet İş Hanı No:51
            Osmangazi / BURSA